Türkiye'de televizyon ve sinema sektörü, son yıllarda ortaya koyduğu ürünlerle Hollywood'ın görevini üstlenmeye başladığının sinyallerini veriyor. Öteden beri toplumun geleneksel değerlerini küçümsemeyi alışkanlık haline getiren yerli filmler ve dizilerin yerini, tarihin çarpıtıldığı, magazinleştirildiği ve kamuoyu oluşturacak şekilde manüpile edildiği yapımlar almaya başlıyor. ABD politikalarını meşrulaştırma gayesiyle gerçeklerin pervasızca çarpıtıldığı Hollywood filmlerini andıran bu ürünlerin sayısı giderek artarken, son dönemde bu durumun en popüler örnekleri olarak televizyon dizisi 'Muhteşem Yüzyıl' ve sinema filmi 'Fetih 1453' öne çıkıyor.
Ülkesi yıkılmak üzere olan Bizans Kralı Konstantin figürü, 'farklı fikirlere açık, paylaşımcı ve devlet geleneğine hakim bir kral' olarak çizilirken, henüz 21 yaşında İstanbul'u fethetme başarısı gösteren Fatih Sultan Mehmet ise 'tek başına karar alan, bunalımlı bir hükümdar' olarak resmedilmiş görünüyor. Ayrıca Fatih'in kendi çocuklarından esirgediği sevgi ve şefkati filmin finalinde Bizans çocuklarına göstermesi de Batı karşısındaki komplekse işaret ediyor.
Fethin manevî mimarı kabul edilen Akşemseddin'in canlandırılma biçimi de, Yeşilçam modelindeki klasik din adamı tiplemesiyle ile birebir örtüşüyor ve Akşemseddin taşıdığı tarihî misyonun ağırlığından uzak bir biçimde canlandırılıyor. Diğer taraftan filmde Gülbahar Hatun'un saray içerisinde giydiği dekolte sayılabilecek kıyafetler de, yine Yeşilçam'ın klasik saray ve harem mantığıyla örtüşüyor. Yine Ulubatlı Hasan karakteri de gerek canlandırılma şekli, gerek yaşantı biçimiyle, tarihi hafızaya hakaret içeriyor. Aynı şekilde savaşan iki unsuru da gerek giyim kuşamları, gerek taşıdıkları semboller, flamalar itibariyle birbirilerinden ayırmak pek kolay olmuyor. Tamamı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder