Değerli Sözler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Değerli Sözler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Kasım 2013

Kelime Ve Kavram Hazinesi Bir Evin Mutfağı Gibidir.

Bırakacağın eli hiç tutma, Tutacağın eli ise hiç bırakma. Sahte sevgilere gül olmaktansa, gerçek sevgilere diken ol Hz. MevlanaKelime ve kavram hazinesi bir evin mutfağı gibidir. İyi bir sofra arzu ediyorsanız mutfağınızı kaliteli malzemeyle doldurmanız gerekir.
Aynı şey beynimiz için de geçerli.
Uygun malzemeyi yani aradığı kelimeyi bulmalı.
Amerika ilkokul kitaplarında 71 bin kelime, Türkiye ise 7000 küsür kelime kullanıyor.
Schekspre 50 bin kelime ile,
eski yazarlar 5 bin 6 bin kelime ile,
Çetin Altan 700, diğer yazarlar 300-500,
sokaktaki insan ise 100-150 kelime ile konuşuyor.

Tamamı

21 Kasım 2013

Edep Kalite Ölçüsüydü


Küçükler bunu yapmazlarsa hep küçük kalacaklarını bilirlerdi, çünkü edepli olmak “bizim zamanlarda” yaşayan, hayatları ile “efendi” ve “hanımefendi” kelimelerine hakkını veren güzel insanların önemsediği bir şeydi. Çünkü bu insanlar kendilerinden önce, diğer insanları düşünen, fedakâr, diğerkam ve hasbi insanlardı. Onlar için kendi dışındakilerle uyumlu yaşamak çok önemliydi. Sadece insanlarla mı? Onlar kurtla, kuşla, taşla, toprakla, kısacası bütün mahlukatla ahenk içerisinde yaşamaya önem verir, kimseye ellerinden ve dillerinden bir zararın gelmemesi için kılı kırk yarar, titizlik gösterirlerdi.

Bu insanların sabahları bindiği şehir hatları vapurunun gecikmesi normaldi, çünkü birbirlerini buyur etmekten bir türlü vaktinde vapura binemezlerdi. 
Edeple bezenmiş müstesna hayatlardan alınmış bu kareler toplumun her köşesinde görülebilecek derecede yaygındı, çünkü bu toplumun en belirgin özelliği edepli ve terbiyeli olmasının da ötesinde edebi bir insanlık vasfı olarak baş tacı etmesiydi. Edep İslam ahlakının nakış nakış dokuduğu bu toplumun hayata yansıyan karelerindeki en belirgin tondu. O ton, insanların sadece birbirleri ile muamelelerini değil, bütün mahlûkatla muamelelerini derinden etkiliyordu, çünkü insanların kalitesi ve kıratının ölçüsü edepten nasipleri kadardı.


18 Nisan 2013

OD

İnsanlar ömürlerini satıp, dünyanın geçici emellerini ve mallarını alıyorlar, sonra da onlara dört elle sarılıyorlardı. Üstelik öyle de sıkı tutuyorlardı ki !.. Sandıklar ve hazinelere koyuyorlar, mevkiler ve makamlarla süslüyorlardı. Kimisi zenginliğe, kimisi şöhrete, kimisi güzelliğine yapışmışlardı. 
Eşiğinize geldiğimde ömrümün varı zenginliğimi de, güzelliğimi de Allah elimden almıştı. Sitare olmayan alem, olmasa da olurdu sanki. O’na sitem mi etmeliydim, düşmanlık mı, bilemedim. Sonunda Sitare’mi alana bende canımı satmayı uygun buldum ve gönlümü yalnızca O’na adadım; Sitare’mi güneşe kattım, mecazdan ve hayalde geçip O’nun aşk oduna, hakiki aşkın oduna yöneldim. ”

OD / Dr. İskender Pala

13 Nisan 2013

İnci

''O ikisinden inci ve mercan çıkar ,o halde rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz ''

[Rahman - 23/24]

17 Şubat 2013



İslamın inceliklerine daha çok dikkat eden bir kardeşine, 
açık olan diğer bir kardeşine gösterdiğiniz kibarlığı göster miyorsunuz 
hatta kin dahi besliyorsunuz... neden ?

14 Kasım 2012

Osmanlı ve Ses Kirliliği

İstanbullu bir genç, pencereleri açık otomobilini sürerken, vasıtanın teybini sonuna kadar avaz avaz bağırtarak müzik dinlemez, etrafı rahatsız etmez, ses kirliliğine sebebiyet vermez. Böyle bir şey zontalık ve magandalıktır, İstanbulluya yakışmaz.

...

İstanbullu, ailesi veya arkadaşlarıyla pikniğe gider, yemek yer, çay içer, akşam dönmeden önce piknik yaptığı yerdeki bütün çöpleri, kağıtları, naylon poşetleri, şişeleri büyük bir torbaya doldurur, rastladığı ilk çöp bidonuna atar, o mekanı pırıl pırıl tertemiz ışıl ışıl bırakır.
Kaynak

11 Ağustos 2012

Edep


İnsanın ilim ve edebi,en büyük varlığıdır Eskimez,çürümez, kaybolmaz


İnsanla hayvan arasındaki fark edeptir

MEVLÂNA Celâleddin-i Rûmî (KS)

8 Temmuz 2012

Kızımın Gösterdiği, Kefen Bezine Mahrem

Bir şey koptu benden, şey, her şeyi tutan bir şey,
Benim adım Bay Necip, babamınki Fazıl Bey;
Utanırdı burnunu göstermekten sütninem,
Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem.

Ey tepetaklak ehram, başı üstünde bina;
Evde cinayet, tramvay arabasında zina!
Bir kitap sarayının bin dolusu iskambil;
Barajlar yıkan şarap, sebil üstüne sebil! 

Necip Fazıl Kısakürek

1 Temmuz 2012

Modernleşmek' Dediğin Şeye Ben 'Batılılaşmak' Diyorum

Modernleşmezseniz böyle olursunuz diyorlar:
çamurlu kaldırım, dolmuşta arabesk, kaçak elektrik, kirli sakallı işsiz adamlar ve yalınayak çocuklar... Öcüüüü!
Sosyoekonomik sebepleri olan bu durumu İslam'la özdeşleştirmeye çalışıyorlar. İslam'la ne alakası var kardeşim?
Müslüman, bir kere okumuş adamdır, temiz adamdır! (İslam'ın ilk iki emri: 'oku' ve 'temizlen'.) Tek suçumuz şu: senin 'modernleşmek' dediğin şeye ben 'batılılaşmak' diyorum ve ayak diriyorum. Bu yüzden, ben yobaz oluyorum, sen uygar oluyorsun.

Ömer Faruk DÖNMEZ

10 Haziran 2012

Kapılar



Merhum Necip Fazıl Kısakürek 1954′lü yıllarda çıkardığı Büyük Doğu mecmuasının bir sayısının kapağında, Osmanlı arması işlemeli sanat eseri bir kumaş resmini yayınlayınca, “padişahlık propagandası yapmak ” gibi saçma bir gerekçe ile derginin o sayısını toplatılmış ve kendisi de suçlanarak mahkemeye sevkedilmiştir.

Necip Fazıl mahkemede kendisini suçlayan savcıya gayet ibretli bir şekilde:

‘İçinde adalet işlerine bakılan bu binanın tepesinde aynı Osmanlı arması var.Siz de mi padişahlık propagandası yapıyorsunuz?”

diye haykırmıştır.




26 Mayıs 2012

Türbe


Bir büyük velinin, bir amil âlimin, bir salih kişinin, bu dine hizmet etmiş bir tarihî şahsiyetin kabrini ziyaret etmenin ruhta oluşturacağı tedai, belki onlarca va’z-u nasihatten daha tesirli olur. Hepimiz bunu bir şekilde tecrübe etmişizdir. Dolayısıyla bunu garipsemek de, inkâr etmek de mümkün değil.

Öyleyse Allah ve Resulü’nün sevdiği, tarihimize silinmez izler bırakmış, İslamlığa ve insanlığa utulmaz hizmetler yapmış büyük zatların kabirlerinin kaybolması onlar için değil, ama bizim için büyük kayıp olacaktır. Kabirlerinin üzerine türbe yaparak onları öldükten sonra dahi hayatımıza aktif olarak katmanın, öldükten sonra dahi onların örnekliğinden, önderliğinden istifade etmenin, özellikle bizi sürekli ahireti olmayan bir dünya gayyasına çeken bu modern tuğyan ortamında çok farklı bir önem arz ettiği izahtan varestedir. Tamamı



24 Mayıs 2012

Kim Benim Bir Dostuma Düşmanlık Ederse Ben Ona Savaş Açarım

Her kim benim veli kullarımdan birisine düşmanlık ederse, muhakkak ben ona harp açar (dostumun intikamını alır) ım. Bir kulum, kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili bir şeyle bana yaklaşmamıştır. Kulum bana nafile ibadetleriyle de durmadan yaklaşır; nihayet onu severim. Bir kere de onu sevdim mi artık ben o kulumun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden herhangi bir şey isterse, onu verir, bana sığınırsa muhakkak onu himaye ederim. 
Buhari,rikak 38

22 Mayıs 2012

Kamûs, Bir Milletin Hafızası

 
Kamûs, bir milletin hafızası, yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla. 
Kamûsa uzanan el namusa uzanmıştır. Her mukaddesi yıkan Fransız İhtilali, tek mukaddese saygı göstermiş: kamûsa.


Bu Ülke
Cemil Meriç

19 Mayıs 2012

O ve BEN


Hayatını, Abdülhakîm Arvasî Hazretleri'ni "Tanıyıncaya Kadar" ve "Tanıdıktan Sonra" diye iki ana bölüme ayıran Necip Fazıl, Efendisine doğru kendisini cezbeden hâdiseleri de mânâlandırdığı otobiyografik eseri "O Ve Ben"i 1975'de şöyle takdim etmiştir:

"Bu eser, dünyaya gelişimden bugüne kadar en hususî renkleri, çizgileri ve sesleriyle hayatımın hikâyesi ve asıl O'nu tanıdıktan sonra mânasını anlamaya başladığım vücut hikmetinin bende tecelli eden yakıcı ifadesidir. Bu bakımdan, kendilerini görünceye kadar malik olabildiğim bir buçuk esere nisbetle bugün 60 cildi aşan ve hepsini birden o nura borçlu bildiğim eserler arasında, şimdikini, baş köşeye oturtulması lâzım ve en mahrem iç ve dış iklimlere doğru bir belirtiş olarak takdim ederim."

Kitap, 1965 senesinde "Büyük Kapı" ismiyle yayınlanmıştır.
....
Çemberlitaş'ta, Sultanahmet'e doğru inen sokaklardan birinde, kocaman bir konakta doğmuşum...

Harem ve selamlık halinde iki kapılı, dört katlı ve bilmem kaç odalı bu konak, içinde, yakıcı hatıraların kaynaştığı tütsü çanağıdır. Renk renk, şekil şekil, fısıltı fısıltı hatıralar... Bazen de çığlık çığlık...

Çocuk denecek kadar gençken yazdığım "Bir Yalnızlık Gecesinin Vehimleri" isimli hikayemdeki mekan işte bu konak...

Selamlık kapısının önünde, bodrum katının üstünde, birkaç merdivenle çıkılan, köşeleme mermer bir sahanlık ve yanında küçücük bir bahçe... Mermer sahanlığa, üst katın çıkıntısından iki sütun iniyor. Ve giriş kapısı...
...
Allah’a ahdim var:
- Her gün, en aşağı şu kadarına ahidliyim… Allah ve kul hakkı olarak üzerimde ne kadar borç varsa, bunların hepsini ödetmeden canımı alma… (s:163)

O ve Ben
Necip Fazıl KISAKÜREK

18 Mayıs 2012

Şah Damarından Daha Yakın

“Nâçar kalacak yerde.
Nâgâh açar ol perde.
Derman eder her derde.
Mevlâ görelim neyler.
Neylerse güzel eyler.”

Her insan şahittir ki; sonsuz merhamet Sahibi, en güçsüz, en âciz ve yardıma en muhtaç olduğumuz ânlarda ânsızın bir inayet kapısı açıverir. İşler öyle yürür ki hiç beklemediğimiz yollar açılır, hiç tahmin etmediğimiz hâdiseler cereyan eder, hiç düşünmediğimiz kişiler sahneye çıkar ve olmazlar “olur” libası giyer. Kuluna şah damarından daha yakın ve ana-babasından daha merhametli Allah (celle celâlühü), onun imtihanlar altında ezildiği bir anda omzuna kuvvet, ayağına fer, dizlerine derman verir de işlerin sarpa saracağı anlarda yollarına işaretler dizer. 
Öyledir Rahman’ın işleri. Yerlerde sürünmeyelim diye ufkumuzu göklere çekip maddî ve mânevî miraç merdivenlerinde yücelmemiz için gayretimizi bekler; ruhlarımızdaki hamlıkları, içlerimizdeki fenalıkları değişik vesilelerle törpüler, Cennet’teki nimetlerden tam mânâsıyla istifade edelim diye bizi hayatın çarklarında şekillendirir. Bu esnada nâçâr kaldığımız yerde rahmet ve inayet pınarlarını oluk oluk üzerimize boşaltır. O’nun (celle celâlühü), kullarına rahmet ve inayeti bazen bir vesileye bakar.

12 Mayıs 2012

Modern Hayat ....

Modern hayat çoğulcu bir toplum gerektiğini ve kimsenin bir başkasının yaşam tarzına müdahele etmemesi gerektiğini vurguluyor. Sen ona saygı duyacaksın, o sana saygı duyacak.  
Nasslar bize diyor ki emri bil ma’ruf nehyi anil münker yapmalısın, olgular ise hayır bir başkasının yanlışına saygı duyacaksın… Peki ama biz Müslüman’ız, bir başkasının yanlışına göz yumacaksak, onu güzel bir dille ikaz etmeyeceksek ne anlamımız kalır. Bu bizim sorumluluğumuz, bu bizim varoluş gayemiz.

11 Mayıs 2012

Vakit Nakittir ..... Yollar ...


Dönemeci olmayan yol uzun görünür.  
Sean O'Casay


Bir insanı tanımak için kendisiyle yol arkadaşlığı etmelidir.  
Şinasi


Ben doğru yolda kaybolmuş kişi görmedim.  
Sadi


Yolun doğrusuna giden insanların kimseye ihtiyacı yoktur.
Schiller


Gideceğin yoldan eminsen, engeller 'dinlenme noktan' olmaktan öteye gidemez.
P. Coelho


Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.
Konfüçyüs
 

Felaketlerin en büyüğü vakti boşa geçirmektir.
İmam-ı Azam



8 Mayıs 2012

Dost


Bu sabahki hadisim :

“Her kim (ihlâs ile bana kulluk eden) bir dostuma düşmanlık ederse ben de ona karşı harp ilan ederim. 
Kulum kendisine farz kaldığım şeylerden, bence daha sevimli herhangi bir şeyle bana yakınlık kazanamaz. Kulum bana (farzlara ilâveten işlediği) nafile ibadetlerle durmadan yaklaşır, nihayet ben onu severim. 
Kulumu sevince de (adeta) ben onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden her ne isterse onu mutlaka veririm, bana sığınırsa onu korurum.”

Buhari, Rikak 38.

26 Nisan 2012

Kadının Erkeklerle Karışık Yürümesi



İbn-i Ömer (r.a) rivayet olduğuna göre: "Allah Resulü iki kadının arasında yürümeyi erkeğe yasakladı." (196)

Allah Resulü mescitten çıkarken kadınlarla erkeler karışmışlar. Bunun üzerine Resulullah şöyle buyurdular:"Hanımlar, siz geriye kalın. sizin için yol ortasında yürümek yoktur, Yol kenarından yürümeniz gerekir."(197)

Haımlar zaruri ihtiyaçları için sokağa çıkınca erkeklerle karışık yürümemeli. Hele bugünkü çarşı pazara müslüman hanımların girmeleri hiç doğru değil... Zaruri ihtiyaçlarını daha müsait yerlerden alma yoluna gitmeli..

Kaynak;
(196-7 Ebu Davud)

22 Nisan 2012

Din, Edepten İbarettir

 
Hazret-i Mevlânâ buyurur:

“Aklım kalbimin kulağına eğildi ve sordu:
«–Din nedir?»
Kalbim de şu cevabı verdi:
«–Din, edepten ibarettir.»”