“Deme şu niçin şöyle.
Yerincedir o öyle.
Bak sonuna, sabreyle.
Mevlâ görelim neyler.
Neylerse güzel eyler.”
Âdemoğlu hep acelecilikle iş yapar. Hâlbuki hikmet dediğimiz şey, sabırla kendini buluverir ve her biri bir hikmet eseri olan İlâhî icraatlar sabırla hissedilebilir. Biz içinde bulunduğumuz zamanı ve mekânı lâyıkıyla kavrayamazken, Allah geçmiş ve geleceği her şeyiyle bilir. Hâl böyleyken, cehaletimizin bir eseri olarak başımıza gelenleri veya etrafımızda cereyan eden hâdiseleri bazen tenkit ederiz. Hâdiselerin önüne ve ardına tam vâkıf olmadan, bunların nasıl neticeleneceğini bilmeden ve görmeden kaderi suçlarız. Böyle olunca da sıkıntılar hayatımızın yegâne dokusu oluverir. Hâlbuki kulun Yüce Yaratıcı’sına karşı sonsuz bir itimadı olması esastır.
Zîrâ Allah (celle celâlühü) gündüzümüze güneş, gecemize ay ve yıldızlar, her amelimize büyük bir şevk ve lezzet, hastalığımıza şifa, açlığımıza nefis nimetler bahşederek bizim için sadece ve sadece güzellikler sunduğunu anlatmıyor mu? Alıntı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder