29 Mart 2012

Dizilerdeki Tehlike


Türkiye maalesef ‘midesi geniş’ insanların çoğaldığı aile kültürünü besliyor ve ihraç ediyor.
...
Aileler neden daha kolay parçalanıyor, çocuklar neden mutsuz, uyuşturucu neden yaygınlaşmış, şiddet neden artıyor soruları zihnimde karşılık bulmaya başladı.

Eskilerin “şöhret, servet, şehvet” şeklinde ifade ettiği üç cazibeli psikolojik tuzak diziler sayesinde sosyal virüs gibi yayılıyor. Bu dizilerin Ortadoğu ve Balkanlarda da talep görmesi sosyal hastalıkların geleceği konusunda toplum bilimcileri ve ruh bilimcileri düşündürüyor.

İnsanın kalıcı belleğine işittikleri, yaptıkları, söyledikleri değil hissettikleri yazılıyor ve bu unutulmuyor. Bu nedenle hayat yolunda ilerlerken his dünyamızı nasıl yönettiğimiz bizi biz yapan ölçüdür.
Sıradan insanlar gücünü kollarından alırlar, ortalama insanlar akıllarından alırlar, yüksek insanlar ise kalplerinden alırlar. O halde sevgi piramidimizin en tepesinde ne varsa biz ‘O’yuz.
Duygusal yatırımımızı neye yaptığımız, bizi ve hayatımızı dolayısıyla çocuklarımızın hayatının tamamını etkileyecek öneme sahiptir.
...
Eğer insan akıllı ise yaptığı işin sonunu düşünür.
Kişisel ve aile kültürümüzü etkileyen sevgi ve değerlilik hiyerarşimizi bozan bu dizilere rağbet etmemek birey olarak görevimiz. Fakat bu dizilerin alternatifi diziler yapmak da yöneticilerimizin, sanatçılarımızın sorumluluğudur.

28 Mart 2012

Kereviz Çorbası

Malzemeler:
1 Kereviz (orta boy)
1 Havuç
1 Sap Pırasa
2 Çorba kaşığı arpa şehriye
Tuz

Terbiye İçin: 
1 Yumurta
3 çorba kaşığı yoğurt
3 silme çorba kaşığı un
yarım limon



Tencereye 1 litre  suya  koyup kaynattım
Bir orta boy kereviz ve 1 havuç  rendeleyip ekledim
3-4 taze soğanın beyaz kısmı ince ince halka şekilde kestim ( normalde bir sap pırasa koyuyordum olmadığı için taze soğanı denedim )
2 çorba kaşığı arpa şehriye s
10 dakika kadar piştikten sonra
terbiye malzemelerini sırasıyla bir kavanoza koydum iyice çalkalayıp çorbaya yavaş yavaş ekledim
ve tuzu koyup  kerevizin yapraklarını robotta çekip ilave edip ocağın altını kapattım.


Servis yaparken üzerine sadece pul biber döktüm..  Tamamen yağsız ama lezzeli bir çorba oldu..


26 Mart 2012

Müslüman Genç Kız Hanımefendi Olmak Zorunda!

Bütün peygamber, evliya, asfiya annelerinin ve ezvac-ı tahiratın hayatlarına baktığımız zaman onların hanımefendi olduğunu görüyoruz

Eğer bir genç kız Müslüman’ım diyorsa örneği o hanımlar olmalıdır.

Yoksa “sosyal aktivite” adı altında  her yere girip çıkan, başına lütfen bir mendil  takan. Boynu gözükerek şal dolayıp olmadık mekânlarda gezen, modern olmak bahanesiyle  ötekilere benzeyen “özgürüm” “Ben de hayatımı yaşayacağım” diyenler Müslüman genç kız kimliğine bürünemezler.

Efendim biz modern Müslüman olarak daha  çok İslam’a hizmet edeceğiz deniliyorsa; Bediüzzaman bu konuda harika bir tespitte bulunuyor:

“Umur-u diniyede (dini emirlerde) müsamaha veya teşebbühle (benzemekle)  medenilere yanaşmayın. Çünkü, aramızdaki dere pek derindir. Doldurup hatt-ı muvasalayı ( erişme yolunu) te’min edemezsiniz. Ya siz de onlara iltihak ( katılırsınız) edersiniz veya dalalete düşer boğulursunuz.”

23 Mart 2012

Kötülüğü Aklından Bile Geçirme


Nefsinin her hangi bir kötülüğü yapması şöyle dursun düşünmesine bile fırsat verme.

Selin başı katre ise
Şerrin başı da hatre (kötülüğü düşünmek)

R.F c.3 s.651

Pudra Şekerli Börek

Yeni tanıştığım bir arkadaş geçen kolay tatlı börek  tarifi verdi. Oğlu çok sevdiği için  sık yapıyormuş bu böreği.
 Bende kolay  tatlı olduğu için hemen denemek istedim.
Ve akşam çayının yanına tatlı niyetine yaptım sıcak sıcak çok güzeldi …

3 yufka
1 su bardağı  sıvıyağ
3 yumurta

Yumurta ile sıvıyağını iyice  çırpıyorsun yağlanmış tepsiye bir yufka üzerine yumurtalı karışımdan sürüyorsun ve üç yufkayı aynı şekilde tamamladıktan sonra pişirip sıcakken bol pudra şekeri servis ediyorsun.

21 Mart 2012

İnsanlar Zulmeder, Kader Adalet Eder

“Sen adli zulüm sanma.
Teslim ol, nâra yanma.
Sabret, sakın usanma.
Mevlâ görelim neyler.
Neylerse güzel eyler.”

Allah (celle celâlühü) merhamet sahibidir. Bununla birlikte O, mutlak adalet sahibidir de. Adalete ters bir merhamet zulüm olduğundan, biz çoğu zaman adalet tecellilerini zulüm zannedip İlâhî adalet hakkında olur olmaz sözler sarf etme bahtsızlığına düşebiliriz. Bu konuda yine 
Bediüzzaman’dan çok orijinal bir tespit vardır: “İnsanlar zulmeder, kader adalet eder.” Tarih sahnesinde insanların yaşayageldiği zulümler, işledikleri zulümlerin kendilerine dönmesinden başka bir şey değildir. 
Yoksa, insanı yoktan var eden ve sayısız nimetle onu kendine muhatap kılarak şereflendiren Allah (celle celâlühü), ona zulmetmekten beridir. Bilakis, insana değer verdiği için ona yapılan zulümleri cezasız bırakmıyor.

20 Mart 2012

Sinir Depresyon Hacamat

Ben Kahramanmaraş’ın karşı yaka mahallesinden Sedat Avşar
Yaklaşık 10 yıldır devlet hastanesinde, sigorta ve Tıp Fakültesi hastanelerinde sinir ve depresyon tedavisi gördüm sinirsel diyerek bir çok ilaçlar verdiler. İlaçlardan ve Bu tedavilerden herhangi bir fayda görmediğim gibi ilaçlar sürekli olarak uyuttu uyuşturdu uyandığımda ağrılarım tekrar başlıyordu çalışamaz hale gelmiştim gündüz bile 6 saat kadar uyutuyordu kullandığım bu ilaçlar.
Bu da beni ibadetlerimi bile yapamaz hale getirmişti Kahramanmaraş ta gitmediğim doktor kalmadı sonrasında İskenderun da doktorlara gittim, Adana Balcalı Hastanesinde 20 gün kadar yatırdılar. Maalesef hiç bir sonuç alamadım kazandığım 20 milyar kadar da bu tedavi için harcamışım. Ama hala sonuç yok
Baştan sona kadar çekaba girdim filimler çekildim bana söylenen sadece sinirsel hasta olduğum ve sürekli olarak ilaç kullanmam gerektiği ilaçları kullandığımda uyuyor uyandığımda ağrılarım kaldığı yerden devam ediyor sürekli baş ağrısından ölüyordum.
Sinir hastası olduğumdan ilaçların da tesiriyle çevremle de çok sorunlar yaşadım eşimle bile ayrılma ya kadar geldik. Yuvam dağılmak üzereydi artık.

Hayatım berbat bir hal almışken, dualarım kabul olmuş ki Allah’ın bir hikmeti oldu Hacamat ile tanıştım ve sünnet olan bu tedaviyi oldum başımdan hacamat olduktan sonra sanki dünya ya yeni gelmiş gibi oldum, ağrılarım birden gitti, başımdan sanki dağlar kalktı, bedenimde büyük bir hafifleme, beynimde sanki çağlayanlar akmaya, fikirlerim berraklaşmaya başladı, bendeki değişmeden dolayı çevremle ve ailemle olan ilişkilerim de düzeldi, hacamat vesilesiyle dünya ya sanki yeniden geldim,
Bendeki iyileşmeyi gören yakınlarımdan 28 kişiye de vesile oldum onlarda hep dua ediyorlar.
İçtiğim sigaradan da hacamat vesilesiyle kurtuldum artık 500 metre de uzakta içilen sigaradan bile rahatsız oluyorum daha anlatmak isterim ama kısaca bu kadar yeterli
anladım ki Bütün insanların hacamata hakikaten ihtiyacı var peygamber ( sav.) yılda bir kez hacamat olurmuş bizim ise yılda 2 kez olmamız şart bence.
Hacamatı yapan şifa bulmama vesile olan Ömer beyden Allah binlerce kez razı olsun  Ne kadar dua etsem azdır.
Selam ve Dua ile…

17 Mart 2012

Deme Şu Niçin Şöyle.

“Deme şu niçin şöyle.
Yerincedir o öyle.
Bak sonuna, sabreyle.
Mevlâ görelim neyler.
Neylerse güzel eyler.”

Âdemoğlu hep acelecilikle iş yapar. Hâlbuki hikmet dediğimiz şey, sabırla kendini buluverir ve her biri bir hikmet eseri olan İlâhî icraatlar sabırla hissedilebilir. Biz içinde bulunduğumuz zamanı ve mekânı lâyıkıyla kavrayamazken, Allah geçmiş ve geleceği her şeyiyle bilir. Hâl böyleyken, cehaletimizin bir eseri olarak başımıza gelenleri veya etrafımızda cereyan eden hâdiseleri bazen tenkit ederiz. Hâdiselerin önüne ve ardına tam vâkıf olmadan, bunların nasıl neticeleneceğini bilmeden ve görmeden kaderi suçlarız. Böyle olunca da sıkıntılar hayatımızın yegâne dokusu oluverir. Hâlbuki kulun Yüce Yaratıcı’sına karşı sonsuz bir itimadı olması esastır.
Zîrâ Allah (celle celâlühü) gündüzümüze güneş, gecemize ay ve yıldızlar, her amelimize büyük bir şevk ve lezzet, hastalığımıza şifa, açlığımıza nefis nimetler bahşederek bizim için sadece ve sadece güzellikler sunduğunu anlatmıyor mu? Alıntı

15 Mart 2012

Paçanga Böreği

Malzemeler:
 
 4 Adet lavaş
2 yumurta
1 su bardağı süt (bir parmak eksik)
5 çorba kaşığı un
tuz
2 kase robotta çekilmiş kaşar


Yapılışı:


Teflon tavayı yağladıktan sonra
2 adet lavaşı koyuyorum sonra kaşar ve  2 lavaşı üzerine örtüyorum 
diğer malzemeleri 
süt, yumurta, tuz,unu kavanozda çırpıp  kenarlarını örtecek şekilde döküyorum ki eriyen kaşarlarda akmasın.




sonra üzerini kapatıp kısık ateşte pişiriyorum 10 dakika sonra ters çevirip bir 10 dakika daha

Lavaş poşetin arkasındaki tarifi değiştirerek yaptım.Yumurtalar  aralarda tam pişmez diye aralarına dökmedim.


14 Mart 2012

Fetih Bahane, Gişe Şahane

Türkiye'de televizyon ve sinema sektörü, son yıllarda ortaya koyduğu ürünlerle Hollywood'ın görevini üstlenmeye başladığının sinyallerini veriyor.  Öteden beri toplumun geleneksel değerlerini küçümsemeyi alışkanlık haline getiren yerli filmler ve dizilerin yerini, tarihin çarpıtıldığı, magazinleştirildiği ve kamuoyu oluşturacak şekilde manüpile edildiği yapımlar almaya başlıyor. ABD politikalarını meşrulaştırma gayesiyle gerçeklerin pervasızca çarpıtıldığı Hollywood filmlerini andıran bu ürünlerin sayısı giderek artarken, son dönemde bu durumun en popüler örnekleri olarak televizyon dizisi 'Muhteşem Yüzyıl' ve sinema filmi 'Fetih 1453' öne çıkıyor.

Ülkesi yıkılmak üzere olan Bizans Kralı Konstantin figürü, 'farklı fikirlere açık, paylaşımcı ve devlet geleneğine hakim bir kral' olarak çizilirken, henüz 21 yaşında İstanbul'u fethetme başarısı gösteren Fatih Sultan Mehmet ise 'tek başına karar alan, bunalımlı bir hükümdar' olarak resmedilmiş görünüyor. Ayrıca Fatih'in kendi çocuklarından esirgediği sevgi ve şefkati filmin finalinde Bizans çocuklarına göstermesi de Batı karşısındaki komplekse işaret ediyor.

Fethin manevî mimarı kabul edilen Akşemseddin'in canlandırılma biçimi de, Yeşilçam modelindeki klasik din adamı tiplemesiyle ile birebir örtüşüyor ve Akşemseddin taşıdığı tarihî misyonun ağırlığından uzak bir biçimde canlandırılıyor. Diğer taraftan filmde Gülbahar Hatun'un saray içerisinde giydiği dekolte sayılabilecek kıyafetler de, yine Yeşilçam'ın klasik saray ve harem mantığıyla örtüşüyor. Yine Ulubatlı Hasan karakteri de gerek canlandırılma şekli, gerek yaşantı biçimiyle, tarihi hafızaya hakaret içeriyor. Aynı şekilde savaşan iki unsuru da gerek giyim kuşamları, gerek taşıdıkları semboller, flamalar itibariyle birbirilerinden ayırmak pek kolay olmuyor. Tamamı

13 Mart 2012

Hz.Eyyüp (a.s)

İstanbul muhasarasının ilk günleriydi. Sultan Mehmed, Akşemseddin’e gönlündeki bir muradı arzetti: “Tarihî kaynakların verdiği malumata nazaran Resûl-i Ekrem’in (sas) mihmandarı Ebû Eyyüb el Ensari, Bizans surları yakınında medfun imiş. Himmetinizle onun kabr-i şeriflerini bulmayı arzulamaktayım.”
Akşemseddin, padişahın sözleri üzerine eliyle bir mevkii işaret ederek “Her gece şu semte bir nur indiğini görmekteyim. Muhtemelen Resûl-i Ekrem’in mihmandarı Halid bin Zeyd’in kabri o caniptedir.” buyurur.
Hep birlikte işaret edilen semte gelinir. Hazreti Şeyh’in tarifi ile kabrin baş ve ayak ucuna birer çınar fidanı dikilir. Fatih, o gece silahdar ağayı çağırıp yüzüğünü verir. Kabir olarak gösterilen yerin ortasına bu yüzüğü gömmesini, fidanları ise sökerek yirmi adım kıble tarafına dikmesini ister.
Ertesi sabah Sultan, Akşemseddin’i de yanına alarak tekrar kabre gider. Buraya türbe yaptıracağından iyice emin olmak için bir daha göstermesini rica eder. Akşemseddin, bir gün evvel diktiği fidanlarla hiç ilgilenmeksizin yüzüğün gömüldüğü yere gelir. Burayı kazdıklarında Arapça üzerinde “Burası Ebû Eyyüb’ün kabridir.” ibaresi bulunan bir taş bulacaklarını söyler. Toprak kazıldığında tarif edilen şekilde bir mermer taş bulunur. Akşemseddin, kenarda bekleyen ağanın mahcubiyetini gidermek için çınar fidanlarının silahdar ağanın hatırası olarak yerlerinde bırakılmasını ister.
Bugün Eyüp Sultan Camii’nin avlusundaki parmaklık içinde göğe ser veren çınarlar işte beş yüz küsur sene evvel dikilen o fidanlardır. Bazıları burasının aynı zamanda Eyüb Sultan Hazretleri’nin cenazesinin yıkandığı yer olduğunu da rivayet eder.
 Devamı

9 Mart 2012

Dua Et İsyan Etme

“Bir işi murad etme.
Olduysa inad etme.
Hak’tandır o reddetme.
Mevlâ görelim neyler.
Neylerse güzel eyler.”

Dua, en sâfî bir ibadet, insanı rahatlatan bir amel. Fakat İbrahim Hakkı Hazretleri bu noktada mühim bir esası gösteriyor. Bir hususu, hırsla istemememiz ve isteğimizin aksiyle neticelendiğinde de kabul noktasında inat etmememiz gerektiğini hatırlatıyor. Bediüzzaman’ın (ra) bu konudaki misâli dikkate şayandır. Hasta, doktordan bir ilâç ister; doktor, o ilâç iyi gelecekse verir; iyi gelmeyecekse başka bir ilâç sunar. Bu noktada hastanın evvelki ilâçta ısrarı aleyhine olacaktır. İşte kuluna, bir doktordan daha merhametli olan Allah’ın (celle celâlühü) hakkımızda takdir buyurduğu her şey, O’ndan geldiği için asla reddedilmemeli ve hayırlı olanın bu olduğu kabul edilmelidir. Böylece başımıza gelen hâdiseleri doğru değerlendirmiş ve hayat yolunda uğradığımız her duraktan elleri dolu dolu ayrılmış oluruz.

8 Mart 2012

Örtünmek !!

Başörtülüysen,ağzında sakızla sokakta dolaşamazsın.Kahkahayla gülemezsin mesela.Laubali olamazsın. 
Beş metre öteden kokusu duyulan parfümü sıkamazsın.Kırmızı ışıkta geçemezsin.Kaba olamaz,argo konuşamazsın.
Herkes atsa sen yere çöp atamazsın.Güya tesettür mayosuyla denize giremezsin!
Başını örtüyorsan toplum içinde hatalarını en aza indirmek zorundasın.Çünkü sen özelsin,büyük bir misyon sahibisin.
Rabbinin ayetlerini nice unutmuşlara hatırlatmalı,bilmeyenlere vakarlı duruşunla, eğilmeyişinle öğretmelisin.
Alıntı

Yeşil Mercimekli Erişte Çorbası

Dün elime geçen bir yemek dergisinde tariflerden en kolayını seçtim :) ‘yeşil mercimekli erişte çorbası‘görüntü güzeldi şimdiye kadarda hiç denememiştim, iyide oldu çorba ama olsun farklı bir çorba ikram ettim aileme.

Çorba güzeldi fakat bu çorbaya limonlu terbiye yakışır ....


8 su bardağı suyu kaynatıp içine
1 çay bardağı erişte ilave ederek pişirdim sonra  
1 su bardağı haşlanmış yeşil mercimek ekledim bir iki dakika sonra bir tarafta hazırladığım terbiyeyi yavaş yavaş ilave ettim ve tuzu koydum sonra üzerine
2 çorba kaşığı kadar  tereyağını kızdırıp pul biber ile karabiber azıcıkta nane ekledim.

Terbiyesi İçn :

3 çorba kaşığı yoğurt
3 çorba kaşığı un ve
2 yumurta sarısı ( ben 1 yumurtayı bütün olarak koydum iyice çırptım )


Düşük Düzeyde Klorun Zararı

Düşük düzeyde klor gazları tehlikesiz kabul edilse de bulaşık yıkama süreci boyunca, küçük miktarlarda dışarı verilen klorun etkisiyle oluşan solunum zorluğu, göz yanması, yorgunluk, baş ağrısı gibi semptomlara yol açabilir.

Bunun yanında klor, kanalizasyon sistemine karıştığında organiklerle birleşerek son derece tehlikeli bir kimyasal madde olarak bilinen trihalometanı meydana getirir.

Klor aynı zamanda kanalizasyon sistemindeki maddeleri parçalama fonksiyonu olan yararlı bakteri ve mikroorganizmaları da çabucak öldürür.
Bulaşıklar için kullanılan deterjanların da ana maddeleri petrol kaynaklı ve bu sebeple bakterilerce ayrıştırılıp doğaya tekrar kazandırılamıyor, genellikle de çeşitli kimyasal l katkı maddeleri, sentetik esanslar, kokular ve renklendiriliciler içeriyor. Alıntı

Tamamı

7 Mart 2012

“Sen Hakk’a tevekkül kıl.
Tefviz et ve rahat bul.
Sabreyle ve razı ol.
Mevlâ görelim neyler.
Neylerse güzel eyler.”

Kula düşen bu değil midir? Kendi vazifesini hakkıyla yerine getirmek, sonra da Sonsuz Merhamet Sahibi’ne tevekkül edip sabreylemek. Bin bir isim ve sıfatı varken kulunu sadece Rahman ve Rahîm sıfatlarıyla yüz on dört defa selâmlayan Allah (celle celâlühü) elbette her şeyi güzel yapacaktır. Öyleyse kendi işimizi eksiksiz yapmaya çalışıp, Allah’ın (celle celâlühü) güzellikler madenî icraatlarını sabırla seyretmeye çalışarak rahatı bulabiliriz.

3 Mart 2012

Değerlendirme Poğaça

Poğaça

Birkaç günlük bayat nişastalı pastalarım kalmıştı onları nasıl değerlendirsem diye düşündüm sonra poğaça yapmaya karar verdim, nişastalı kremşantili belki kıyır kıyır olur dedim.
Yerken ağızda dağılan poğaça olmadı ama tadı çok güzeldi hiç kimse bir şey anlamadı, beğendiler… bende pastaları değerlendirdim diye çok huzurlu  oldum.

3 dilim nişastalı pasta
1 su Bardağı  Süt
1 yumurta akı sarısını üzerine ayırdım
1 Su bardağı kadar sıvı yağ
2 çorba kaşığı Kuru pakmaya 1 çorba k. şeker yarım bardak ılık suda açtım

Aldığı kadar da un