Bu devirde modernliğin ölçüsü; içi doldurulmamış boş bir söylemle de
olsa kadın haklarını savunmak, gericiliğin ölçüsü de kadına asli
vazifelerini hatırlatmak oldu. Geçen hafta sosyolog yazar Ali Bulaç
beyefendi (Zaman Gazetesi 14 Ocak 2013) kadının çalışması ve kadın
fıtratının bozulmasının etkisi ile ilgili yazdığı yazı sebebiyle
kelimenin tam anlamı ile taşa tutuldu.
....
Öncelikle Habertürk Gazetesi gibi gazete ve internet sayfalarında boy
boy çıplak kadın fotoğrafları sergileyen, kadın bedenini erkeklere
peşkeş çekerek para kazanmaya çalışan gazetelerin kadın hakları
savunması trajikomik bir durumdur. Kadına yapılan en büyük şiddet bedeni
üzerine yapılansa bu gazeteler kadının hem bedenine hem ruhuna en büyük
kötülüğü yapıyorlar. Eğer kadınlara değer veriyorlarsa önce gazete
satmak için kadın bedeni satmaktan vazgeçsinler.
Ali Bulaç ne söyledi de bu kadar kızdılar? Ali beyin en çok eleştiri alan cümlesi şuydu:
“…Liberal kapitalist piyasa ise kadını farklı çerçevede evin
dışına çıkmaya zorluyor; anneliği ve ev hanımlığını itibarsızlaştırıyor;
pozitif ayrımcılıkla kadın yuva kurmuyor; erkekler bu şekilde
kışkırtılmış kadınlarla evlenmek istemiyor; sonuçta olan yine kadına
oluyor.
Birkaç tanesinin iyi durumuna karşılık yüz binlercesi iş-aş
peşinde koşturuyor, yalnızlık içinde hayatını sürdürüyor, bir süre sonra
saçını başını yoluyor ama iş işten geçiyor.
Erkeğin fıtrî rolünü kaybetmesi onu kadına karşı acımasız
şiddete, vahşi cinayetlere sürüklüyor, sonunda kadın devlete sığınıp
kendini devletleştiriyor. Şimdi devlet her eve polis tayin edecek hale
geldi.”
Tamamı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder