İmam Şâfî -rahmetullâhi aleyh- ne güzel söyler:
“Kendini hak ile meşgûl etmezsen, bâtıl seni işgâl eder.”
Bu
yüzden insanın Hakk’a kulluk haysiyet ve şerefini muhâfaza edebilmesi
için, kendilerinden kalben feyz alabileceği sâlih mü’minlerle berâber
olması îcâb eder. İnsan dâimâ rehbere muhtaçtır. Bu zarûretten dolayıdır
ki, Cenâb-ı Hak ilk insanı, ilk peygamber olarak göndermiştir.
Şeyh Sâdî-i Şîrâzî, ülfet ve dostluk edilen kimselerin mânevî hâllerinin kişiye sirâyetini şu misâlle ne güzel îzâh eder:
“Ashâb-ı
Kehf’in köpeği, sâdıklarla berâber olduğu için büyük bir şeref kazandı,
nâmı Kur’ân-ı Kerîm’e ve târihe geçti. Nûh ve Lût peygamberlerin
karıları ise fâsıklarla berâber oldukları için küfre dûçâr oldular.”
Görüldüğü
gibi, gâfillerle ve fâsıklarla berâberlik, zamanla onların düşünce
tarzına yaklaşmaya sebebiyet verir. Bu “zihnî akrabâlık” bir müddet
sonra “kalbî akrabâlığa” döner ki bu da, kulu mânen helâk ve hüsrâna
sürükler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder